Tasavvufun İnkarındaki Sebepler
Tasavvufun İnkarındaki Sebepler
Günümüzde İslam adına söz söyleme mevkiinde olan-olmayan herkesin İslam adına konuştuğu acı bir gerçektir. Birkaç kitap karıştırmak dergi ve gazete sütunlarında neşredilen yazıları takip etmek, sanki insanımıza İslam Dini hakkında hüküm verme selahiyeti (yetkisi) bahşediyormuş gibi, artık her ferdin kendine göre bir doğrultusu var. Adeta herkes her şeyi biliyor, herkes, her konuda doğruyu sadece kendisinin bildiğini düşünüyor.
İslam Dini ile ilgili her konunun, olur olmaz her yerde ve doğru yanlış demeden herkesle konuşulduğu, tartışıldığı böyle bir ortamda gerçekler ile yalanların, doğrular ile eğrilerin birbirine de karışması da tabiidir.
Hiçbir İslami saha kalmadı ki, hakkında büyük bir gayretkeşlikle şüphe uyandırılmasın.
Kur’an-ı Kerim hakkında tartışmalar yapılıyor, Sünnet-i Seniyye tartışılıyor, fıkıh, tefsir, kelam münakaşa konusu yapılıyor.
Tabii tasavvufun da bu tartışmaların dışında tutulması beklenemezdi. Tartışılan ve tartışıldıkça insanların gözünde-tartışanlar ehil kimseler olmadığı için-kadr-ü kıymetleri adeta küçülen bu İslamî müesseseler arasında maalesef ki, tasavvuf, inkârdan en büyük payı almıştır.
Tasavvufun ilgi alanına giren meseleler meyanında (arasında) öyleleri var ki, insanlar, iki ucu keskin bir kılıçla oynadıklarının farkında olmadan, başkalarını tenkit ederken, kendi ayaklarının kaymasına yol açıyorlar.
İtikad ile ilgili olan böyle meselelerde temkini ve ölçüyü hiçbir zaman elden bırakmamak icabettiğini unutuyorlar.
Maksadı, nefis, tezkiyesi ve ahlâk tezhibi (huyları düzeltmek) olan; insanları, bu dünya hayatında nefsin ve şeytanın binbir tuzağına düşmeden salimen hedefe ulaştırmaktan başka bir amaç gütmeyen tasavvuf erbabı hakkında yerli yersiz yapılan itham ve karalamalar karşısında böyle bir çalışma yapmayı vazife bildik.
Kaynak: Ahmet Mahmut Ünlü Tasavvuf Risalesi