Üç Aylarda Oruç
Üç Aylarda Oruç
Müminlerin baharı üç aylar geldi ve hızla geçiyor. Ramazan-ı Şerif bir yana, recep ve şaban ayları nafile oruç aylarıdır. Peki, bu mübarek zamanlarda nasıl oruç tutmalı, bu kutlu fırsatı nasıl değerlendirmeliyiz?
Üç aylar geldiğinde, kula kulluğunu hatırlatan ibadetlerin belki de en önemlisi nafile oruçlardır. Hadis-i şeriflerden ve güzide sahabilerden, Efendimiz s.a.v.’in bu mevsimde nasıl oruç tuttuğunu öğreniyoruz. Kul ile Rabbi arasında bir sır olan oruca Efendimiz s.a.v. receb-i şerif ve şaban-ı şerif aylarında daha bir önem vermiştir.
Efendimizin Receb-i Şerifteki Oruçları
Abdullah ibn Abbas r.anhüma anlatıyor:
“Rasulullah s.a.v. bazı yıllar recep ayında öyle oruç tutardı ki biz, ‘Galiba hiç yemeyecek (ayın her gününde tutacak)’ derdik. (Bazı yıllarda da öyle) yerdi ki biz, ‘(Galiba) bu ayda hiç oruç tutmayacak’ derdik.” (Beyhakî, Şuabü’l-İman, nr. 3799)
Küçük yaştan itibaren Efendimiz s.a.v.’in hizmetkârı olan Enes b. Mâlik r.a. da şöyle anlatır:
Rasulullah’ın şöyle dediğini işittim: “Cennette recep isimli bir nehir vardır. Sütten daha beyaz ve baldan daha tatlıdır. Kim recep ayında bir gün oruç tutarsa Allah Tealâ o kimseye bu nehirden su içirecektir.” (Beyhakî, Fedâilü’l-Evkât, nr. 8; Şuabu’l-İman, nr. 3800; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, nr. 24260)
Efendimiz s.a.v. receb-i şerif orucunun fazileti hakkında bir diğer hadislerinde ise şöyle buyurmuşlardır:
“Bir kimsenin recep ayında bir gün oruç tutması, bir senelik oruç tutması gibidir (o derece sevabı vardır). Yedi gün oruç tuttuğunda ise kendisine cehennemin yedi kapısı kapanır. Sekiz gün oruç tuttuğunda da cennetin sekiz kapısı ona açılır. On beş gün oruç tuttuğunda semadan bir münadi ona: ‘Geçmişte yaptığın bütün günahların bağışlandı. Kötülüklerin iyiliğe çevrildi. Haydi, yeni ameller işlemeye koyul!’ der. Kim bu ayda iyilik ve ihsanı artırırsa Allah da ona karşı ihsan ve nimetini artırır. Nuh’un gemisi recep ayında yüzmeye başladı. Nuh bu ayda oruç tuttu ve beraberindekilerinin de tutmasını emretti. Nuh’un gemisi muharremin onuna kadar tam altı ay bu halde seyretmeye devam etti.” (Beyhakî, Şuabü’l-İman, nr. 3801)
Efendimizin Şaban-ı Şerifteki Oruçları
Efendimiz s.a.v. şaban ayının faziletine şu hadisi-i şerifleriyle işaret etmişlerdir:
“Şaban ayı, recep ile ramazan ayı arasında, insanların kıymetinden gaflete düştükleri bir aydır. Halbuki o amellerin Allah’a yükseltildiği bir aydır. Ben de amelimin Allah’a oruçlu olduğum halde yükseltilmesini isterim.” (Nesaî, Sıyam, 70; İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, nr. 9858; Beyhakî, Şuabu’l-İman, nr. 3540)
Rasul-i Ekrem s.a.v. şaban ayında oruç tutmaya, özellikle recep ve ramazan ayları arasında kalan bu aydan insanların gafil kalmalarını önlemek için önem vermiştir, denilebilir.
Zeyd b. Eslem r.a.’ın rivayet ettiğine göre, Efendimiz s.a.v.’e sadece recep ayında oruç tutan bir topluluktan bahsedildi. Bunun üzerine Efendimiz:
“Onlar Şaban ayında neredeler?” diye ikaz ederek, üç ayların hepsinin ayrı ayrı önemli olduğunu, birinde çok amel edip de diğerininin terk edilmemesi gerektiğini tavsiye etmişlerdir. (Abdürrezzak, el-Musannef, nr. 7858)
Bazı alimler, şaban ayında tutulan nafile orucun diğer aylarda tutulan nafile oruçlardan daha üstün ve faziletli oluşunun hikmetini şöyle açıklamışlardır:
Nafile oruçların üstünlük açısından en önemli olanları, ramazan ayına bitişik olanları, yani ramazanın öncesinde ve sonrasında olanlarıdır. Bu aynen farz namazların öncesinde ve sonrasında kılınan sünnet namazların durumuna benzer. Nasıl ki bu sünnetler bizim namazlarımızda meydana gelebilecek, noksanlıklar ve kusurlar için birer onarıcı iseler, ramazan ayının öncesinde ve sonrasında tutulan nafile oruçlar da öyledir.
Öncesinde tutulan nafile oruçlar ramazan için bir hazırlık olurken, sonrasında tutulanlar ise eksiklikleri tamamlayıcı olmaktadırlar. Nasıl ki farz namazların öncesinde bulunan revatip sünnetler diğer nafilelerden fazilet bakımından üstün ise, aynı şekilde zaman açısından ramazana yakın olan nafile oruçlar da diğerlerine nazaran daha üstündür. Bu sebeple Rasulullah s.a.v. şaban ayının orucuna ayrı bir önem vermiş ve ramazandan sonra altı gün şevval orucunun tutulmasını önemle tavsiye etmiştir.
İnsanların şaban ayından gafil kalmalarının sebebi ise, üç aylara girilmesi ile birlikte recep ayına büyük bir önem vermeleri, şaban ayına geldiklerinde ise gevşemeleri ve ramazanda tekrar ibadet ve taate önem vermeleridir.
Pazartesi ve Perşembe Oruçları
Ebu Katâde el-Ensârî r.a.’ın naklettiğine göre, bir kimse Rasulullah s.a.v.’in yanına gelerek pazartesi günü orucunu sordu. Rasul-i Ekrem s.a.v. de, “Evet, o gün ben dünyaya geldim ve yine o günde Kur’an bana indirilmeye başlandı.” diye cevap vermiştir. (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/299; İbn Huzeyme, Sahîh, 3/299)
Rasul-i Ekrem s.a.v. pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmanın sebep ve faziletini bir başka hadis-i şerifte şöyle belirtmiştir: “O iki gün amellerin Allah’a arz edildiği gündür. Ben de amellerimin oruçlu bir şekilde Allah’a arz edilmesini isterim.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/199)
Kudâme b. Mazûn’un azatlısı anlatıyor: Üsame b. Zeyd’in r.a. azatlısı Harmele r.a., Vadi’l-Kura denilen yerdeki mallarına bakmak için gidiyordu. Bu yolculuk esnasında ben de ona arkadaşlık ettim. Pazartesi ve perşembe günleri oruç tutuyordu. Ben ona:
– Yaşın ilerlemiş, bedenin de zayıflamış. Buna rağmen hâlâ oruç mu tutuyorsun, dedim. Şöyle cevap verdi:
– Evet, çünkü Rasulullah s.a.v. pazartesi ve perşembe günleri oruç tutardı. “Ya Rasulallah, siz pazartesi ve perşembe günü oruç mu tutuyorsunuz?” demiştim, “Evet, çünkü ameller pazartesi ve perşembe günleri arzedilir.” buyurmuştu. (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/204-205; Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübra, 4/293, Fedâilü’l-‘Amâl, s. 517)
Beyaz Günler
Kamerî ayların 13, 14 ve 15. günlerine “eyyâm-ı bîd” yani beyaz günler denir. Bu günler dolunay vaktidir ve gecelerin en aydınlık olduğu günlerdir. Peygamberimiz s.a.v. ramazan orucu farz kılınmadan önce eyyam-ı bîdde oruç tutmuştur. Ramazan orucu farz kılındıktan sonra da bu orucu tutmaya devam etmiş ve “Kim her aydan üç gün oruç tutarsa ömür boyu oruç tutmuş gibi olur.” sözleriyle bu orucun tutulmasını teşvik etmiştir.
Oruç Tutarken
Kişinin Allah’a yakınlığı sadece oruç tutmakla ve oruç süresince haramlardan sakınmakla olmamalıdır. Allah’a yakın olmak, O’nun yasakladığı her türlü şeyden; yalandan, zulümden, düşmanlıklardan, her zaman uzak durmakla mümkün olur. Haram işlerden sürekli uzak durulmadıktan sonra Allah’a yaklaşılmaz. Rasul-i Ekrem s.a.v. buna işaretle şöyle buyurmuşlardır:
“Kim yalan sözü ve onunla amel etmeyi terk etmezse, Allah’ın o kişinin yemesini içmesini terk etmesine ihtiyacı yoktur.”
Cabir r.a. şöyle demiştir: “Oruç tuttuğun zaman kulağın, gözün ve dilin harama ve yalana karşı oruçlu olsun. Komşuna eziyeti terk et! Oruçlu olduğun zaman üzerinde bir vakar ve sekinet olsun. Oruçlu olduğun gün ile olmadığın gün bir olmasın.”
Rasul-i Ekrem s.a.v., “Nice oruç tutanlar vardır ki, bu oruçtan nasipleri sadece aç ve susuz kalmaktan ibarettir. Nice gece kalkıp da ibadet edenler vardır ki, onların bundan nasipleri sadece uykusuzluk ve zahmettir.” buyurmuştur.
Bu hadis bize şunu ihtar eder: Yüce Allah’a yaklaşmak, O’nun dostluğunu elde etmek sadece yemek içmek gibi mübah olan işleri terk etmekle olmaz. Haramlardan da mutlak surette kaçınmak gerekir. Haramları işleyip yemeyi içmeyi terk eden kimsenin durumu, farzları terk edip, nafile ibadetlerle Allah’ın dostluğunu kazanmaya çalışan kimsenin durumuna benzer.
Semerkand Dergisi