Kıyamet ve Alâmetleri
Kıyamet ve Alâmetleri
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri, Marifetname adlı eserinde dördüncü fasılın dördüncü bölümünde Kıyamet alâmetlerini, Sûrun üfürülmesini, zelzele ve insanların korkudan darmadağın oluşlarını, mahlûkların helâk olmasını, göklerin harab olmasını bildirir.
Ey aziz! Hâdis âlimleri ittifak ile şöyle bildirmişlerdir. Kıyamet işaretleri ve kıyamet alâmetleri iki türlüdür:
1- Gizli Alâmetler
2- Açık Alâmetler
Gizli Alâmetler: İnsanda izzet, hürmet, muhabbet, şefkat, edep, hâyâ, cömertlik, eli açıklık, sözde durmak, doğruluk, ahbablığı korumak, Şeriate uymak ve dinde takvâ kalmamak. Şehirlerde mescidlerin çoğalması, cemaatin azalması, binaların yüksek olması, elbiselerin ince olması, kadınların ve çocukların hâkim olması, kadınların erkeklere ve erkeklerin kadınlara benzemesi, erkeğin erkeğe ve kadının kadına ilgi duyması, bereketin azalması, akrabayı ziyaretin ve şer’i alış veriş hükümlerinin kalkması, kötülere saygı ve iyilerin aşağılanması, câriyelerin doğurması, kan dökülmesi, fısk ve vücûrda çoğalma, kabirlerin süslenmesi gibi şeylerdir ki, bunlara eşrât-ı sâat (kıyametin şartları) da derler.
Açık Alâmetler:
Kıyametin açık alâmetleri ise on tanedir.
1- Deccâl’in çıkması.
2- Üç gece ard arda ay tutulması.
3- Yedi iklimde üç sene ard arda kıtlık olması.
4- Büyük bir dumanın her tarafı kaplaması.
5- İsâ Aleyisselâm’ın Şam’ın Şerifdeki beyaz minâre üzerine inip Deccâl’i öldürerek Muhammed Aleyisselâm’ın Şeriati ile amel etmesi.
6- Resûl-i Ekrem’in (s.a.v.) soyundan Mehdi çıkıp kırk yıl adaletle giderek İsâ Aleyisselâm’a erişmesi.
7- Dabbetü’l Arz’ın meydana çıkması.
8- Ye’cûc ve Me’cûc’un Sedd-i İskenderî den çıkıp yedi iklimi istilâ etmesi.
9- Beyt’i Şerîfin (Kâbe-i Muazzama) yıkılması
10- Güneşin batıdan doğup orada beklemesi.
Bu alâmetlerin meydana çıkmasından sonra misk ve anber kokusu gibi ferahlatıcı serin rüzgârlar esip bu rahavetle mü’minlerin ruhları bedenlerinden çıkar. Sonra Kur’an-ı Kerim’in hükümleri yeryüzünden kaldırılır ve halkın hepsi cehalette kalıp yüz yılda öyle gider.
Tefsir âlimlerinin de ittifakı budur ki; yukarıdaki kıyamet alâmetleri tamamlandıktan sonra Hakk Teâlâ İsrâfil Aleyisselâm’a Sûr’a üfürmesini emr eder. Sûr’a üfürüldüğünde çıkan sesin heybetinden yedi kat göklerde olan melekler ve yedi kat yerde olan mahlûkların hepsi kıyamet koptu sanarak yüzleinin üstüne düşüp kendilerinden geçerler. Gökler ver yerler sarsılır, yıldızlar dökülür, insanların saçları sakalları ağarır, hamile olanlar vakitsiz doğururlar. Herkes sarhoş gibi olur. Bu Sûr’un birinci nefhasıdır. Bundan bu heybetlere kapılırlar. Kırk yıl daha bu şekilde gider. Sonra Hakk Teâlâ İsrafil Aleyisselâm’a Sûr’a üfürmesini emr eder. O da ikinci üfürmeyi öyle kuvvetli yapar ki şiddetinden bütün dağlar yerlerinden ayrılıp, havaya çıkarak, atılmış pamuk gibi, bulut olurlar. Yedi kat gökler parça parça olup, su gibi eriyip yeryüzüne dökülürler. Denizlerin suları kurur, Güneş ve Ay’ın ışığı gider, kapkara olurlar. Cihanı zulmet kaplayıp Arş-ı A’lâ’dan Esfel-î Sâfilîne hattâ en aşağıdaki perdeye kadar mahlûklar ve meleklerin hepsi helâk olup dünyadan geçerler. Ancak mukarrebin meleklerden seiz tanesi kalır. Bunların dördü Cebrâil, Mikâil, Rıdvân ve Azrâil’dir. Diğer dördü Hamele-i Arşdır ki, birisi İsrafil Aleyisselâm’dır. Hakk Teâlâ’nın emri ile Azrâil Aleyisselâm o yedi meleğinde ruhlarını kabz eder. Sonra kendi rûhunu alırken bir feryad eder ki, yüksek sesi geçip yerlere gider. O halde her canlı ölümün tadını alıp fâni olacaktır. Ancak Allahü Teâlâ bâkî’dir. Bu âlem harab ve boş bir virane gibi kırk yıl öyle olduğu gibi kalır. Alahü Teâlâ azameti ile:”Bugün mülk kimindir?” diye sual eder. Kendinden başka kimse olmadığından, yine kendisi, “Vahid ve Kahhâr olan Allah’ındır.” Diye cevap verir.
Alıntı: Marifetname (Erzurumlu İbrahim Hakkı)