Yaşanmış, Gerçek, Dini Hikaye
Yaşanmış, Gerçek, Dini Hikaye
Bir sofi kardeşimiz yaşamış olduğu geçek hikayesini anlatıyor;
“Bir gün yine madde almıştım. Kendimde değildim. Yolda yürürken, ezan sesini duydum. İçime bir ürperti geldi.
İrâde dışı, ezanın okunduğu câmiye yöneldim. Mahallemin eski câmilerinden biri. Baktım, namaz kılınıyor. İçime, câmiye girme isteği geldi.
Nasıl oldu bilmiyorum, bildiğim kadarıyla hemen abdest alıp; farzın ortasına yetiştim. İmam namazı bitirince; ben de selâm verdim(!). Yanımdakiler;
– Kafası kıyak gâlibâ.! diye söyleniyorlardı. Ben bilmiyordum; ilmihâl bilgim yoktu. Ama doğru; kafam kıyaktı. Beni mahalleden tanıyanlar bana;
‘Bunun burada işi ne.!” gibisinden bakıyorlardı. Ben kimseye aldırış etmedim. Kalktım, namaz kılmaya başladım. Beni, değişik bir hâl kapladı. Kendimden geçmişçesine namaz kıldım.
İmam, câmiyi kitlemiş, bana dokunmamış. Ben farkında değilim. Vakit yatsıydı. Ben, gece yarısına kadar namaz kılıyordum. Kaç rekât kıldım bilmiyorum.
Sonra; namaz kılarken imamın sohbet ettiği kürsünün altına, bir musalla taşı getirdiler. Sonra, sarıklı cübbeli, heybetli bir muhterem;
– Cenâzeyi getirin.! dedi. Baktım; cenâze ben.! Beni yıkıyorlar. Ben ağlıyordum;
– Ölmedim.! diyordum.
Arkamdan, ağlama sesleri geliyordu. Ben hem namaz kılıyordum; hem izliyor, hem ağlıyordum. Beni o zât bir güzel yıkadı ve gitti. Sabah olmuş. Ben uyuya kalmışım. İmam;
– Kalk Mustafa; hadi abdest al, yanıma gel, dedi.
Abdesti aldım; namazı kıldık. Cemaatle, hoca; bendeki değişik hâli anladılar. Bir şey de sormadılar. Hocaya;
– Hocam; ben câmiyi boyamak istiyorum. Malzeme alın bana yeter, dedim. Hoca;
– Tamam, dedi.
Malzemeyi aldılar. Ben, üç hafta câmiden dışarı çıkmadım. Devamlı boya yaptım. Eski kötü arkadaşlarım bana;
– Kafayı mı yedin; Sen iyi değilsin. Gel dolaşalım.! dediler. Ben, onları;
– Beni yalnız bırakın,
diye reddedip kovdum. İş bitti, hoca;
– Sana ne vereceğiz.? dedi.
– Ben bunu Allah için yaptım; ücret istemem, dedim.
Zorla vermeye çalıştı; almadım.
– Cemaat senin için para topladı; al, dedi. Ben;
– Almam.! deyince;
– Sana başka yerde iş verelim, dediler.
– Olur, dedim.
Mahallenin muhtarına gittik. Muhtar;
– Postane boyanacak; boyar mısın.? dedi.
– Boyarım, dedim. Orayı da boyadım. Boyarken de camiye cemeate gitmeye devam ettim
Sofiler vardı.
– Menzile Kafile yapıyıruz diye konuşuyorlardı yanlarına gittim;
– Nedir bu Menzil neresidir? diye sordum.
Anlattılar. Ben;
– Kafilede yer varsa benide alın, dedim.
– Tamam dediler.
– Otobüs ücreti kaç lira, dedim
– Elli lira kurban, dediler.
– Tamam bana gidiş dönüş yer ayırın, dedim.
Sözleştik iş bitince, Muhtar;
– Sana ne verelim Mustafa, dedi.
Bana birşey vermeyin benim kafile paramı verin yeter, dedim.
Muhtar;
– Çok az Mustafa sen en az dörtyüz liralık iş yaptın, dedi.
– Ben istemem bana kafile paramı verin yeter, dedim.
– Tamam Sen bilirsin, dediler.
Menzile gidince, camiye girdim birden herkes Güürrr diye ayağa kalktı.
Ve O YÂR (k.s) geldi. Ben onu görünce feryat ettim bu beni yıkayan zattı.
Ben mi onu sevdim, O’mu beni sevdi bilmiyorum ama o günden bu güne bu kapıdayım kurban.
Elhamdulillah…