Dini Hikayeler “ÂDEM İLE HAVV”
Dini Hikayeler “ÂDEM İLE HAVV”
Çok eski zamanda, şimdi üzerinde yaşadığımız bu yeryüzünde hiç kimse yoktu….
Allah, kendisini tanıyıp, ibâdet etsinler ve yeryüzünü imâr edip onu ekip biçsinler diye insanları yaratmak istedi. Meleklere:
— Yeryüzünde bir halîfe yaratacağım, dedi. Melekler:
— Orada bozgunculuk yapacak, kan akıtacak birini mi yaratacaksın yâ Rabbi… Oysa biz seni överek yüceltiyor ve dâima itaat ediyoruz, dediler. Allah:
— Ben sizin bilmediklerinizi bilirim… diye cevap verdi. Melekler sustular sonra birbirlerine:
— Şüphesiz ki Rabbimiz herşeyi bilir, faydasız hiç bir şey yaratmaz… dediler.
Sonra Allah onlara:
— Ey meleklerim! Ben o insanı topraktan yaratıp, rûhumdan üfleyip şekiklendirerek can verdiğim zaman hepiniz ona secde edip, gönüllü saygı göstereceksiniz’ buyurdu. Melekler hep birden:
Ey yüce Rabbimiz, emrini dinler ve Sana itaat ederiz… dediler.
Ancak Allah’ın bu emri şeytanın hoşuna gitmemişti. Kendini çok beğeniyor, büyükleniyor ve Allah’ın yarattığı varlıkların en üstünü olduğunu sanıyordu.
Nihâyet Allah, Âdem Peygamber’e rûhündan üfledi ve onu olgun bir canlı varlık, yani insan olarak yarattı. Melekler hemen Adem’e secde ettiler. Şeytan ise büyüklenip isyân etti. Böbürlenip Adem’e secde etmekten kaçındı. Böylece Allah’a karşı gelenlerden oldu.
Yüce Allah ona :
— Niçin emrimi dinlemedin, secde etmene engel olan nedir? diye sordu. Şeytan :
— Beni ateşten, onu çamurdan yarattın. Ben ondan daha üstünüm, diye cevap verdi.
Bunun üzerine Yüce Allah öfkelenip onu cennetten kovdu:
— İn oradan, defol!.. Sen artık alçağın biri oldun… Büyüklenmek sana düşmezdi, buyurdu.
Yüce Allah’ın gazâbına uğrayıp bir anda cennetten kovulan şeytan ne yapacağını şaşırmıştı. Şöyle dedi:
— Ey Rabbim! Beni, Âdem’in yüzünden cennetten kovdun. Öyleyse ben de onu ve evlâdını doğru yoldan saptırıp kötülük edeceğim, onlara ahlâk ve terbiye dışı şeyler öğreteceğim.
Yüce Allah şöyle buyurdu :
— Ey cennetimden kovulan ve rahmetimden uzaklaştırılan şeytan! Ben, topraktan yarattığım Âdem’e ve evlâdına akıl verdim. Bu sâyede iyiliği kötülükten ayırır ve seni dinlemezler. Onlardan sana uyanlar ise kendilerinden sorumludur, onları cezalandırır cehenneme atarım. Ama iyi bil ki akıllı ve iyi kullarımı doğru yoldan asla çıkaramazsın. Sana kıyamet gününe kadar müsâde ediyorum…
Her şeyi en iyi bilen Ulu Allah, Âdemin, meleklerden daha bilgili ve insanın Allah katında daha üstün bir varlık olduğunu göstermek istedi. Karşılarına çeşit çeşit hayvanlar ve kuşlar çıkarıp :
— Meleklerim! Haydi şu gördüklerinizin adlarını bana söyleyin… buyurdu. Melekler:
— Ey Rabbimiz! Her şeyi bilen ancak Sen’sin. Biz Sen’in bildiklerinden başkasını bilemeyiz, dediler.
Bu sefer Yüce Allah, Âdem’e dönüp :
— Ey Âdem, bunların adlarını meleklere söyle, dedi. Hazret-i Âdem kendisine sunulan her hayvanın adını bir bir söyleyince, Allah :
— Ey meleklerim, gördünüz mü? Ben size, göklerde ve yerde, gizli ve açık her ne varsa bilirim, sizin açıkladığınızı ve gizlemekte olduğımuz şeyleri de bilirim, dememiş miydim?., buyurdu.
Sonra Allah, Âdem’i cennete koydu, îlk insan olarak Hazret-i Âdem orada tek başına yaşıyor, cennetin meyvelerinden yiyip, sularından içiyordu. Fakat kendisiyle konuşup muhabbet edecek, kendi cinsinden bir kimse bulamıyordu.
Bunun üzerine Yüce Allah ona acıyıp, beraber yaşasınlar diye, ona kendi cinsinden bir eş yaratmak istedi.
Bir gün Hazret-i Âdem uyudu, sonra uyandı, yanında önceden hiç görmediği bir kadının oturduğunu gördü. Şaşırmıştı :
— Sen kim sin? Adın nedir? diye sordu. Kadın cevap verdi:
— Bir kadınım. Fakat adımı bilmiyorum.
Hazret-i Âdem ona sevinçle ve dikkatle baktı, kadının canlı olduğunu ve hareket ettiğini görünce, heyecân içinde haykırıp:
— Sen Havva’sın, dedi.
Bu sırada Melekler Âdem’e gelip, ilminin miktarını öğrenmek için ona eşini sordular:
— Söyle bakalım yâ Âdem, onun adı nedir? dediler. Hazret-i Âdem de :
— Onun adı Havva’dır, diye cevap verdi.
Artık Âdem ile Havvâ cennette huzûr ve mutluluk içinde beraber yaşıyorlardı. Güvenlik ve esenlik içinde idiler. Yorgunluk ve korku nedir bilmiyorlardı. Canlarının istediği her şeyi yiyip içiyorlardı.
Bir ara Yüce Allah, Âdem’e şöyle dedi;
— Ey Âdem! Eşin ve sen cennette kal, orada olandan istediğiniz kadar bol bol yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zâlimlerden olursunuz.
Allah onların, bütün ağaçlardan yemelerine müsâade etmiş, ancak bir ağacı onlara yasaklamıştı. Bu, Yüce Allah’ın insana nefsini tutmasını ve irâdesini kuvvetlendirmesini öğretmek içindi. Âdem ile Havvâ, Yüce Allah’ın sözünü dinlediler ve cennette mutluluk içinde yaşayıp ni’metlerden yararlandılar.
— Ey Âdem! Doğrusu bu, senin ve eşinin düşmânıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa bedbaht olursunuz. Doğrusu cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın, orada ne susarsın, ne de güneşin sıcağında kalırsın.
Âdem ile Havvâ bir müddet cennette huzûr içinde yaşayıp kaldılar. Fakat şeytan boş durmuyor, çeşitli hileler düşünüyordu. Bir defasında yanlarına kadar sokulup fısıldadı:
— Ey Âdem… Sana, sonsuzluk ağacını ve ebediyyen sürecek bir saltanatı göstereyim mi? Âdem, şeytana bakıp :
— Nedir o? Göster bakalım, dedi.
Şeytan parmağını uzatmış, Allah’ın yasakladığı ağacı gösteriyordu. Âdem ona inanmadı, yanından kovdu. Fakat şeytan usanmıyor, bıkmıyordu. Tekrar yanlarına gidip şöyle fısıldadı:
— Rabbiniz size bu ağacı niçin yasak etti, biliyor musunuz? Eğer onun meyvesinden yerseniz, melek olursunuz veya burada temelli kalırsınız. İşte bunu önlemek için onu size yasakladı. İyi düşünün, haydi yiyin o meyveden.
Hazret-i Âdem, şeytanı dinlemeyip ondan uzaklaştı.
Şeytan ise arkasından koşup, şöyle diyerek Allah’a yemin ediyordu :
— Bana inanın, doğrusu ben size güzel bir öğüt veriyorum.
İblis, Allah’a yemin edince, Âdem ile Havva kendi kendilerine derin derin düşünüp :
— Bir kimsenin yalan yere Allah’a yemin etmesi mümkün değildir. Belki doğru söylüyor, dediler. Sonra gidip, Allah’ın kendilerine yasak ettiği ağacın meyvesinden yemeye başladılar.
Meyve karınlarına inince, birden kendilerini çırılçıplak olmuş gördüler. Çok utandılar. Utanç ve keder içinde, muz ağacının geniş yapraklarını koparıp, onlarla örtünmeye çalıştılar. Ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Allah’dan utanıp uzaklara kaçtılar. Çünkü Yüce Allah onları görüyor, yasaklanmış ağaçtan yemekle kendisine karşı geldiklerini biliyordu.
Âdem’in kaçıp gittiğini gören Yüce Allah ona seslenip:
— Ey Âdem! Benden mi kaçıyorsun? diye sordu. Hazret-i Âdem :
— Hayır yâ Rabbi.. Senden kaçamam. Fakat yaptığımdan dolayı senden utanıyorum , diye cevap verdi.
Allah:
— Ben sizi o ağaçtan men etmemiş miydim? Şeytanın apaçık bir düşman olduğunu söylememiş miydim? Neden emrimi dinlemediniz?, buyurdu. Hazret-i Âdem ve Havvâ :
— Yâ Rabbi, bizi bağışla… Bizi affet… dediler.
Yüce Allah onlara :
— Ben size emrettim, siz ise benim emrime karşı geldiniz, buyurdu.
Âdem ile Havvâ yalvarıp :
— Ey Rabbimiz! Kendimize yazık ettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan, muhakkak ki büyük ziyâna uğrayanlardan oluruz, dediler.
Yüce Allah, Hazret-i Âdem’e :
— Sana en büyük ni’metim olan cenneti verdim. Her dilediğini ihsân ettim, sana verdiklerim yetmiyor muydu ki bu ağaca yaklaştın? buyurdu.
Adem:
— İzzetine and olsun ki, bir kimsenin senin adınla yalan yere yemin edeceğini sanmamıştım, dedi.
Yüce Allah, ağlayıp sızlanan Âdem’e,
— İzzetime and olsun ki, muhakkak yeryüzüne ineceksin, hayâtını ancak yorgunlukla ve ter dökerek kazanacaksın, dedi.
Sonra yüce ve ulu olan Allah, Hazret’i Âdem’e, Havva’ya ve hâin şeytana hitaben:
— Birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin. Orada bir müddet için yerleşip geçineceksiniz, diye buyurdu.
Yüce Allah, kendisine kızdığı ve cennetten kovduğu için Hazret-i Âdem çok üzülmüştü. Bütün yaptıklarma pişmân olup ağlamaya başladı.
— Yâ Rabbi beni af eyle, Yâ Rabbi beni bağışla, diye yalvarıyordu. Sonunda Allah ona rahmet edip tevbesini kabûl etti, onu bağışladı.
Şüphe yok ki Allah, hatâsına pişmân olup tevbe edenleri af eder. O, çok merhamet sâhibidir.
Yazarlar:
Seyyid KUTUB – A. Cûde Es-SEHBÂR
Arapça Aslından Türkçeye Çeviren:
Arif Erkan (Kocaeli Merkez Vâizi)
hikaye, hikaye oku, dini hikayeler, dini öyküler, Ademle Havva Hikayesi, gerçek hikayeler, gerçek öyküler, gerçek dini hikayeler, islami hikayeler,