Büyük Günahlar
Büyük Günahlar
Şeyhimden işittim, buyurdu ki:
– Bence kulun kalbi Allah’tan, meleklerden, kitaplarından, peygamberlerinden ve âhiret gününden iç yönüyle kopmadıkça büyük günah işlenmez. Kalbin belirtilenlerden iç yönüyle kopması ve sadece dış yönüyle bağlı gibi görünmesi hiçbir yarar sağlamaz. Böyle halde işlenen günahın büyük sayılması şundandır: Çünkü kul bu durumda Allah’tan kopmuş (kalbi ve kafası başka şeye bağlanıp kalmış)tır. Bu durumda kul kalbiyle, kalıbıyla, sevgi ve özüyle, el ve ayağıyla, hulâsa bütün zatıyla günaha düşmüştür, onu bundan vazgeçiren kalbinde bir güç yoktur, ona Rabbini hatırlatıcı da mevcut değildir.
Küçük günahlar ise, Kalb Allah’a ve insanı O’na ulaştıran hususlara (peygamberler, melekler ve kitaplar) bağlı bulunduğu bir halde işlenmez. Çünkü kul böyle bir durumda günaha düşecek olursa, bu günahı işlemeye hiçbir niyet taşımadığı, üstelik içindeki sakındırıp men’edici kuvvetin doğurduğu ilahî gazab kokusu hissedildiği halde meydana geldiği söylenebilir. Çünkü kul küçük günaha düşerken de Rabbinden yana edeb ve terbiye içinde bulunuyordu.
Bu açıklama üzerine Resûlüllah (S.A.V.) Efendimizin aşağıdaki hadisle belirttiği büyük günahlar ölçüsü müşkil bir durum arzetmektedir. Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz büyük günahları sayarken bunların Azîz ve Celîl olan Allah’tan kopma (kalp ve kafanın ondan ilgisini kesme) halinde meydana geldiğini buyurmamıştır. Buharî ve Müslim’in de naklettiği iki sahih hadiste Efendimiz buyurdu ki:
“Büyük günahlar: Allah’a ortak koşmak, sihir yapmak, ana babaya karşı gelmek, (haksız yere) adam öldürmektir.” Buharî şu fazlalıkla hadisi rivayet etmiştir: “Bir de yalan yere yemin..” Müslim ise şunu da ilâveli nakletmiştir: “Bir de yalan söz…”
Yine Buharî ve Müslim’in ittifakla naklettikleri hadiste buyuruluyor ki:
“Yedi helâk edici (büyük günahtan) sakının:
- Allah’a ortak koşmak,
- Sihir yamak,
- Allah’ın haram kıldığı bir cana haksız yere kıymak,
- Yetim malı yemek,
- Ribâ (faiz) yemek,
- Düşmanla karşılaşıldığında savaştan yüz çevirip kaçmak…”
- Evli, iffetli, namuslu mü’mine kadınlara zinâ isnad etmek…”
Bu hadisleri naklettikten sonra Şeyhime dedim ki:
– Efendim, Peygamber (S.A.V.) efendimizin bu açıklamasıyla sizin vermiş olduğunuz bilgiyi nasıl bağdaştırabiliriz?
Allah kendisinden razı olsun, şu cevabı verdi:
– Yukarıda hadiste belirtilen günahlar, kul Rabbisinden kopmadıkça onları işlemez. Kalp Allah’a bağlı bulunduğu, yani onunla meşgul olduğu sürece ne O’na ortak koşar, ne sihir yapar, ne de ismi geçen günahlardan birini işler.
Falan adamı görmüyor musun? İleri de o Allah’ın velî kullarından biri olacaktır. Şu anda ise mahcup perde gerisinde kalanlardan biridir; halbuki kalbi Rabbisine bağlanıp O’nunla meşguldür. Ne haddine şu belirtilen günahlardan birini işlesin. Ateşten korkar gibi bu günahlardan korkar. Falan adama da bakmıyor musun? O da kendisine fetih yapılanlardan değildir. Kalbi Allah’tan kopmuş, ilgisini kesmiş, dili ise zikrullah ile meşgul bulunuyor. Böylesine bir zikrin hiçbir yararı olmaz ona. Onun işlediği kötülüklere dikkat et; hiç korkusu var mı? Böyle olmaktan Allah’a sığınır, O’nun minnet ve keremine dayanıp selâmet dileriz.
Allah’tan ilgisini kesenlerin günahları gizli ve kapalı değildir. Vuslat ehlinin günahları ise gizlidir, kapalıdır.
Eş-Şehy Abdülâziz Derbağ Hazretleri El-İbriz
Çeviren Celâl Yıldırım