SEYR‐U SÜLÛK:
SEYR‐U SÜLÛK
Genel ad seyr-u sülûktur. Seyr‐u Sülûk: İki sözcükten oluşan Arapça bileşik bir terimdir. Sözlükte: Seyr, Yürümek; Sülûk ise, gitmek ve yola girmek demektir. İkisi de ilmin, bilginin ilerlemesidir. Madde hareketi değildir. Tasavvuf ise mistik usullerle özel bir eğitimden geçmek demektir. Yani cehaletten ilme, kötü huylardan güzel ahlaka, kulun fanî varlığından Allah Teâlâ’nın varlığına yönelmesidir. Sülûk, tasavvuf yoluna giren insanların Allah Teâlâ’ya olan vuslata hazırlayan ahlakî bir eğitimdir. Bir başka ifadeyle seyr u sülûk, tarîkata giren kimsenin manevi makamlarını tamamlayıncaya kadar geçeceği hal ve makamlara verilen addır. “Sülûkten amaç güzel ahlakı elde etmektir. Yoksa keşf‐ü keramet değildir.” Seyrin başı sülûk; yani yola girmek, sonu da vusul; yani Allah Teâlâ’ya kavuşmaktır. Allah Teâlâ’ya vuslat Allah Teâlâ’yı görüyormuşçasına kulluk (ihsan) şuûruna ermek, daima Allah Teâlâ ile beraber olma halini yakalamak, O’na teslim olup O’ndan razı olmaktır. Her iş ve fiilin gerçek failinin Allah Teâlâ olduğunu kavramak ve varlık iddiasından kurtulup gerçek tevhide ermektir. İmâm‐ı Rabbânî ; “Seyr ve sülûkten maksat, nefsi kötü huylardan ve çirkin sıfatlardan temizlemektir”demiş, bu çirkin sıfatların başında da nefse düşkün olmak ve onun arzularına, isteklerine tutulmak geldiğini ifâde etmiştir. Tasavvufî terbiye içinde seyr u sülûkte süreklilik ve devamlılık esastır. Tarîkata girmekle iş bitmediği gibi, kulluk görevleri gereği gibi, yerine getirilmesi gerekmektedir. Bâyezîd Bestâmî müridlerine buyurur ki; “Bâyezid’in derisine girseniz, onun ahlakıyla ahlaklanmadıkça bir işe yaramaz?” Unutulmayacak önemli husus tarîkata intisap dünyevi ve uhrevi kurtuluşun tek çaresi değildir. Çünkü manevi kurtuluş, son nefese bağlıdır. Son nefeste iman selameti elde etmenin yolu, bu dünyada istikamet üzere yaşamaktır. Takvaya ermek, ibadet ve muamelatta ihsan ve ihlâsta devamlılık esastır.
GAVS’ÜL‐ÂZAM İHRAMCIZÂDE İSMAİL HAKKI TOPRAK KADDESE’LLÂHÜ SIRRAHU’L AZÎZ
NAKŞÎ HALİDÎ HÂKÎ TARİKATINDA SEYR Ü SÜLÛK
Hacı İsmail Hakkı ALTUNTAŞ