HZ. MEHDİ
HZ. MEHDİ
Mehdi; Sözlükte “doğru yolu bulmak; yol göstermek, rehberlik etmek” anlamındaki hüdâ (hedy, hidâyet) kökünden türemiş bir sıfat olup “hidayete erdirilmiş, kendisine doğru yol gösterilmiş kişi” demektir.
Ebû Sa’îd el-Hudrî (RA) dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Mehdi ben(im neslim)dendir. Alnı (başının ön kısmı) açıktır. (Saçsızdır veya alnı geniştir.) Burnu ince ve uzun olup, ortası hafif çıkıntılıdır. O, zulüm ve haksızlıkla doldurulmuş olan yeryüzünü adâletle dolduracaktır ve yedi sene hükümranlık sürecektir”
Kur’an-ı Kerim’de Hazret-i Mehdi (Aleyhi’r Rıdvân)ın çıkacağına dair sarih bir ifade bulunmasa da, bun işaret eden bir çok âyet-i kerîme mevcuttur. Nitekim Allâh-u Te’âlâ;
“O Rasûl size ne verirse onu hemen alın (kabul edin) o sizi neden nehyederse (engellerse) hemen (ondan) vazgeçin!” (Haşr Sûresi:7’den) buyurmaktadır.
Her Devirde Beklenen Kurtarıcı Mehdi
Haksızlığın, adaletsizliğin, zulmün insanları bunalttığı dönemlerde, yani zor zamanlarda bir kurtarıcı beklenir. Allah tarafından özel olarak seçilip görevlendirilmiş büyük bir kurtarıcı. Özellikle bininci yıl, ikibininci yıl gibi tarihin dönüştüğü varsayılan zamanlarda bu beklenti bir heyecana dönüşür.
Miladi takvime göre 1900’lü yılların bitip ve 2000’li yılların başlamasından, yani sayısal bir ifade değişikliğinden başka hiçbir anlamı bulunmayan bu dönemde de, heyecanlı beklentilere girildiği görülüyor.
Dinimizin sağlam kaynakları, beklenen kurtarıcı, yani “Mehdi” ile ilgili hangi ölçüleri koyuyor? Bu konudaki doğrular ve yanlışlar neler?
Mehdi, kelime olarak hidayeti gösteren, hak üzere giden, Allah tarafından desteklenen ve hayırlarda muvaffak kılınan kimse demektir.
Mehdi, bu ümmetin içinden çıkacak alim, arif ve salihlerden birisidir. Onun gelişi ahir zamanda olacaktır ve kıyametin büyük alametlerindendir.
Dini Kaynaklarımızda Mehdi
Mehdi’nin çıkması geleceğe ait haberlerden olduğu için, bu konuda ictihat ve akla değil, Hz. Peygamber’den sağlam kaynaklarla gelen haberlere itimat edilir.
Sağlam hadis kaynaklarında yer alan bir çok hadis-i şerif Mehdi’den bahsetmiş ve onun geleceğini müjdelemiştir.
İslâm’ın temel kaynaklarından olan ve Kütüb-ü Sitte adıyla bilinen altı hadis kitabı arasından Ebu Davud, Tirmizî ve İbnu Mace’nin Sünen’lerinde Mehdi isminin doğrudan yer aldığı hadisler bulunuyor.
Kur’an-ı Kerim’den sonra dinimizin ikinci kaynağı kabul edilen İmam Buharî’nin Sahih’inde geçen ve Buharî’den sonra ikinci sahih hadis kitabı kabul edilen Sahih-i Müslim’de de birkaç yerde geçen bir hadis-i şerifte, “Kıyamet’e yakın Hz. İsa (A.S.)’ın inmesi anında Müslümanlara imamlık yapan bir zat ile Hz. İsa’nın buluşmasından ve Hz. İsa’nın onun arkasında namaz kılması”ndan bahsediliyor. Alimler bu hadis-i şerifi açıklarken, söz edilen imamın, geleceği müjdelenen Mehdi olduğunu belirtiyorlar.
Meşhur alim Şevkanî, Mehdi ve Deccal konusunda telif ettiği “et-Tavdih” isimli eserinde Mehdi ile ilgili rivayet edilen ve üzerinde durulması gereken elli kadar hadis bulunduğunu, bunların sağlamlık derecelerinin farklı olmakla birlikte, Mehdi’nin gelmesinin bu haberlere istinaden kesinlik kazandığını belirtiyor.
İlk devirlerde hadis kitaplarının ilgili bölümlerinde işlenen Mehdi meselesi, itikadla ilgili yönlerinin de bulunması sebebiyle daha sonra yazılan akaid kitaplarında konu edilmeye başlanmıştır.
Mehdi’nin Özellikleri
Müjdelenen Mehdi’nin en önemli vasfı, Hz. Peygamber’in (A.S.) soyundan olması, zulmü kaldırıp adaleti hakim kılması, eşitliği sağlaması ve İslâm dinini ihya etmesidir. Aşağıdaki hadis-i şerifler, bunu açıkça belirtmektedir:
“Dünyada kıyametin kopmasına bir gün de kalsa, muhakkak Allah, o bir günü uzatacak ve benim Ehl-i Beytimden birisini ortaya çıkaracaktır. Onun ismi benim ismime, babasının ismi de babamın ismine uyar. Daha önce zulüm ve haksızlıkla dolu olan yeryüzünü adaletle doldurur.” (Ebu Davud, Tirmizî)
“Mehdî benim sulbümden, Fatıma’nın evlatlarından gelecek birisidir.” (Ebu Davud, İbnu Mace)
“Ümmetimin son zamanlarında Mehdi ortaya çıkar. Allah onun zamanında bol yağmurlar yağdırır, yeryüzü birçok nimetler bitirir. Mehdi, insanlar arasında malı eşit şekilde dağıtır. Hayvan sürüleri çoğalır. Ümmetimin mensubları artar. O, yedi yıl yaşar.” (Hakim)
Bir diğer hadiste Mehdi’nin gelişi öncesi ümmetin ihtilaf ve çekişme içinde olacağı ve birçok zelzele yaşayacağı bildirilmiştir. (Ahmed)
Burada zikrettiğimiz ve konuyla ilgili diğer hadislerden anladığımıza göre Mehdi’nin özelliklerini şöyle sıralıyabiliriz:
Hz. Peygamber’in soyundan gelen, alim, arif, kâmil mükemmil, irşad kutbu bir seyyittir. İsmi Allah Rasulü’nün ismine uyar, Hz. İsa (A.S.) ile buluşur ve ona imamlık yapar. Yeryüzünde fitne, zulüm ve kötülükleri kaldırıp adalet ve güzel ahlâkı yayarak İslâm’ı ihya eder. Yedi yıl hüküm sürer. En büyük fitne olan Deccal’ı öldürmede Hz. İsa (A.S.)’a yardımcı olur. Sonra da vefat eder.
Bu bilgiler, her devirde görülen mehdilik iddialarının değerlendirilebilmesi için elimizdeki en doğru ölçülerdir.
Halkın Ortaya Çıkardığı Mehdiler
Mehdi beklentisi ve iddialarına çok önceki devirlerde de rastlanıyor. Şiiliğin İmamiyye kolu, oniki imamdan Seyyid Hasan el-Askeri’nin oğlu Muhammed Mehdi’yi, geleceği müjdelenen mehdi olarak ilan ve iddia ediyor. Oysa Ehl-i Sünnet alimleri bu beklentinin ve iddianın yanlış olduğu konusunda görüş birliğine sahipler.
Bazı kimseler, dinin yenilenmesine vesile olan alim ve velileri mehdi zannederek peşine düşmüşler, onun mehdi olduğunu yaymaya çalışmışlardır. Bu da yanlıştır. Böyle velilere ancak, hidayet yolunu gösteren ve onu en güzel şekilde temsil eden imamlar manasında mehdi denebilir. Yukarıda zikredilen hadislerde anlatılan Beklenen Mehdi değil.
Mürşidine aşırı muhabbet besleyen kimseler bu hataya çok düşmüşlerdir. Bu kimseler kamil bir mürşidin elinde binlerce kimsenin tevbe ettiğini ve dine döndüğünü görünce: “İşte beklenen imam Mehdi budur” demişlerdir. Bu ümmetin içinde bahsedilen sıfatta bir çok müceddid ve mürşid gelmiştir. Fakat onlar hadislerde anlatılan Mehdi değildir. Müjdelenen mehdinin hangi seyyid olacağını ancak Allahu Tealâ bilir.
Kendisini Mehdi ilan Edenler
Tarihte ve günümüzde bazı kimseler de kendisinin mehdi olduğunu ilan ve iddia etmişlerdir. Bunların bazıları, yeryüzünü fesada boğan zalimlerin zulmünden insanları kurtarmak istemişler, yeterli taraftar bulabilmek için de mehdi fikrini işlemişlerdir. Zulüm ve baskıdan iyice bunalan halk da onları bir kurtarıcı görüp peşlerine düşmüşlerdir. Oysa bu tehlikeli bir oyundur, dini kötüye kullanmaktır. Dine hizmet etmek isteyen kimseler, gerçek hallerini ve sıfatlarını değiştirmeden hareket ederlerse, gönülleri daha fazla fethederler.
Kendisinin Mehdi olduğunu iddia edenlerden bazıları da sufiler içinden çıkmıştır. Bu kimseler, içinde bulundukları manevi hale ve mazhar oldukları tecelliye mağlup olup, yüksek davalarda bulunmuşlardır. Üstad Bediüzzaman’ın (Rh.A.) belirttiği gibi, bu kimseler yalancı ve aldatıcı değiller, sadece aldanıyorlar.
Bazı manevi makamlarda Mehdi’ye ait vazifeler görülür. Bazı makamların Hz. Hızır (A.S.) ile münasebeti vardır. O makamların gölgesine veya bir numunesine ulaşanlar, kendilerini Hızır görür, Mehdi zanneder. Bu kimselerin bir makam hırsı ve benlik hastalığı yoksa, kısa zamanda o halden kurtulur, normal haline döner, gerçek makamını ve haddini bilir, sözlerine de tevbe eder. Eğer benlik davasına kalkar ve şeytanın hilesine aldanırsa, başaşağı yuvarlanır, veli değil deli olur.
Cehalete Kurban Gidenler
Huzur bulamayan ve içine düştüğü bunalımdan bir çıkış yolu arayan bazı kimseler de, kendisine uzatılan her eli dost zanneder, her davetin peşinden gider. Şeytanlaşmış bazı insanları gerçek mürşid, hatta Mehdi zanneder.
Her devirde insanların bu nazik ruh halini kendi keyfince kullanmak isteyen bazı sahte şeyhler, uydurma mehdiler, yalancı peygamberler türemiş ve nice vaadlerle bu masum insanların kanını emmiştir.
Bu tipler kriz zamanlarında ve gerçek ölçülerin kaybolduğu dönemlerde ortaya çıkar, kurtarıcı rolünü üstlenir ve kendisini can simidi olarak gösterirler. Asıl himmet ve irşada kendisi muhtaç iken, insanlara dini öğretmeye, nefislerini terbiye etmeye kalkar. Bu kimseler yarım doktor bile olmadığından, el attığı her hasta ilk müdahelede akl-ı selimini kaybeder. Ondan sonrasındaki tahribatı ne hasta farkedebilir, ne de doktoru telafi edebilir.
Oysa dini ehlinden öğrenmelidir. Çeşitli haramları mübah ve meşru gören kimselere dinî yaşantı adına yanaşmamalıdır. Gerçek halini ve niyetini bilmeden, her el uzatanın elinden tutmamalıdır.
Mehdi Ne Zaman Gelecek ve Ne Yapmalıyız ?
Bizler geleceğin değil, yaşadığımız halin derdine düşmekle yükümlüyüz. Hepimiz şu anda yapılması bize farz kılınan işleri yerine getirmeye çalışmalıyız. Bizi kurtaracak en sağlam ip Allahu Tealâ’nın rahmetine vesile olacak iman ve salih amellerdir.
Geleceği müjdelenen Mehdi de, kendi devrindeki insanların kurtuluşu için onları Allah’ın dinine ve salih amellere sevkedecektir. Yeni bir din getirmeyecek, hiç kimsenin yerine namaz kılıp, oruç tutmayacaktır. Onun geliş tarihini ancak Allahu Tealâ bilir. Ancak bizler onun geleceğine ve büyük bir vazife göreceğine iman edelim, sevinelim.
Hepimiz, bize emanet edilen vakitlerin, iman servetinin ve bizi Allah’a sevkeden güzel dostlarının kıymetini bilelim; önümüzdeki işi, elimizdeki ipi sağlam tutalım…
Muhammed Emin Gül