DÜNYADA MUTLULUK NEDİR?
Dünyada Mutluluk Nedir?
S. Muhammed Sâki Erol – Aile Saadeti adlı kitabından okuduğum bir bölüm. Tavsiye ederim güzel.
Mutlu olmak bütün insanların tek arzusudur. Mutluluk fıtrata, cinsiyete, nefse ve zevke göre değişse de hedef birdir; o da sevinmek ve huzurlu olmaktır.
İnsan için huzur gönülle bulunacak ve tadılacak bir şeydir. Huzur sebebleri her gönüle göre değişir. Bir gönüle acı veren şeyler, diğerine tat verebilir. Bir gönlün kaçtığı ve korktuğu şeylerle diğeri ünsiyet ve muhabbet bulabilir. Bir gönlün sıhhat ve zenginlik içinde bulduğu huzuru, diğeri hastalık ve fakirlik halinde yakalayabilir. Huzura giden yollar, halkın fıtratları adedince farklıdır.
Konumuz, yüce Allah’ın dostluğu için yaratılan insanın huzuru ve mutluluğudur. Dinimizde mutluluk insan için bir hayal değildir. O hayat olarak hazırlanıp önümüze konmuştur: Mutluluğa giden yol açılmış, ulaşma şekli öğretilmiş, örnekleri gösterilmiştir.
Bu mutluluk gönlün yüce Allah ile huzur bulduğu iman, sevgi ve edep yoludur. Bu yolda acı tatlı herşey mutluluğa hizmet eder. Zaten mutluluk sevgili için çekilen çile ölçüsünde tatlı olur. Bunun için peygamberler ve âşıklar Yüce Dost’a giden yolda çile çekmeyi rahatlığa tercih etmişlerdir.
Ancak insan nefsinin bir özelliği var; oda aceleyi sevip kolayı tercih etmesidir. Nefis aceleci bir özellikte yaratılmıştır. Ayette belirtildiği gibi: ‘İNSAN, HAYRI İSTER GİBİ ŞERRİ İSTER; ÇÜNKÜ O ÇOK ACELECİDİR.’ Bir anlık geçici zevk uğruna, gelecekde bulacağı ebedi saadeti terkeder. Bunun için dünya der, Mevla demez; haramlardaki tada yönelir, hayırların sonundaki saklı cenneti görmez.
Bu dünyadaki sevinçler, sevilen şeyin özelliğine göre uzun veye kısa sürer. İnsanda o kadar mutlu olur.
Asıl mutluluk insanın bütün zamanına ve varlığına yansıyan mutluluktur. Mutlu insanın bütün zamanları ve vücud âzaları ulaştığı mutluluktan payını almalıdır.
Mutluluk veren şeyden insanın nefsi sevindiği kadar, ruhuda sevinmelidir. Bedeni rahat ettiği gibi kalbide huzur bulmalıdır. Mutluluk vucütta dengeli bir şekilde paylaşılmazsa, geçici bir zevk olur; bir taraf gülerken diğer taraf ağlar.
Dinimiz dengesiz bir mutluluktan sakındırmaktadır; manevi hayat gibi maddi hayatında düzenli ve güzel olmasını emretmektedir.
İnsanın üzerinde nefsinin hakkı olduğu gibi, ruhununda hakkı vardır. Karnı gibi kalbide gıda ister. Bedeni gibi gönlüde rahatlık arar. Kısaca her azamız bizden huzur hakkını ister. Ayrıca ailemiz ve çevremizinde bizde hakları vardır.
Üzerimizde en büyük hak yüce Yaratıcımız’ındır.
Bir kimse bütün bu hakları korumadan mutlu ve kutlu bir insan olamaz.