Bu Dünyada Cennet ve Cehennemi Müşahede Burada aklına şöyle bir sual gelebilir: Fıkıh âlimleri ile kelâm âlimleri arasında, insanın ruhu öldükten sonra yok olur ve sonra onu tekrar yaratırlar, sözü meşhurdur. Bu ise sizin dediğinize uymuyor. Cevabında deriz ki: Başkalarının sözüne uyan, göremez olur. Bunu ancak, taklid ve basiret ehlinden olmayan söyler. Çünkü, eğer basiret
Haşrın, Neşrin, Ba’sın ve İadenin Mânâsı Buraya kadar anlatılanlardan; insanın canının hakikatini, bedeni ile değil, zâtı ile durduğunu anladın. Kendi zâtının ve hususi sıfatlarının kıyamında bedene ihtiyacı olmadığını da öğrendin. Ölümün mânâsı, onun yok olması değil, bedendeki tasarrufunun kesilmesidir. Haşrın [öldükten sonra mahşerde toplanmak üzere dirilme], neşrin [Kıyamet vakti insanların dirilmesi], ba’sın [ba’s: öldükten sonra
İnsanî Ruhun İtidalini Korumak Şimdi bilmiş olunuz ki, bu hayvani ruh, âlem-i süfliden olup, buhar karışımlarının lâtiflerinden meydana gelmiştir. [Buradaki buhar su buharı değildir]. Karışım dörttür: Kan, balgam, safra ve lenf. Bu dört şeyin aslı; su, ateş, toprak ve havadır. Mizaçtaki uygunluk ve uygunsuzluk; sıcaklık, soğukluk, nemlilik ve kuruluğun miktarının farklı olmasındandır. Tıp ilminin gayesi,
Senin Benliğin Bu Bedenle Değildir Bilmiş ol ki, bir kimsenin eli ve ayağı felç olursa o kendi yerinde kalır. Çünkü o, el ve ayak değildir, eli ve ayağı onun âletleridir. O ise, bunları kullanandır. Senin benliğinin hakikati; el ve ayak olmadığı gibi; sırtın, karnın, başın ve bedenin de değildir. Hepsi felç olsa da, senin yerinde