Şeyh Sâdî’nin Rüyasındaki Müjde Rivayete göre, Şeyh Sâdi (rahimehullah) şevk ile atmış sene Allah’a ağlayıp yalvarmış. Sonra rüyasında kendisini. içinden miskler akan bir nehrin kenarında görmüş. Orada çok güzel cariye kızlar varmış ve hep bir ağızdan şöyle diyarlarmış:
Acı Sabır Şöhret ve zenginliğin çevresinde insanların niye pervane olduklarını biliyoruz. Medyanın nice yanlışları gözümüzde normalleştirdiği günümüzde böyle durumları yadırgamıyoruz bile. Ancak, erdem sahibi kâmil insanların birer cazibe merkezi oluşu ilgi çekici olmaya, merak uyandırmaya devam ediyor. Aslında bunda bir gariplik yok. Garip olan, o zatların yanlarında bulunduğu halde, üzerlerine onların hallerinden en ufak bir
Cami Avlusu Kelimeler düşündüklerimizi aktarmada nasıl vazgeçilmez bir araçsa, hissettiklerimizi ifade etmede, paylaşmada o kadar yetersiz. Öyle de olsa, bir dostumla küçük bir cami avlusunda, şadırvan başında geçirdiğimiz hoşça vakitte hissettiklerimizi sizlere anlatmak istedim. Orada başbaşa iki dost olarak yaşadığımız, nostaljinin ötesinde bir nimetin hatırlanmasıydı aslında. Yavaş yavaş bizi terk eden, ancak yitirince değerini anladığımız
Diken Eken Adam Adamın biri diken ekmiş. Diken, yanından geçen insanlar için engel teşkil ediyormuş ve insanlara zarar veriyormuş. Adama dikeni oradan sökmesini söylemişler. “Yarın sökeceğim” diyerek dikeni sökmeye söz vermiş. İnsanların şikayetleri artmasına rağmen “yarınlar” hiç gelmemiş ve adam, dikeni sökmek için hiçbir çaba göstermemiş. Yıllar sonra dikenin kökleri derinleşmiş ve güçlenmiş. Sonunda belediye
“BENİ ÖLDÜRMEK İÇİN GELDİN!..” “Siyer-i Halebî” kitabında şöyle anlatır: Bedir Vakası olduktan sonra, Umeyr bin Vehb el-Cühamî, Safvân bin Ümeyye ile bir gün Bedir Savaşında uğradıkları hezîmeti konuşuyorlardı. Umeyr bin Vehb’in oğlu bu savaşta esîr düşmüştü. Umeyr bin Vehb, “Eğer borçlarım olmasaydı ve çoluk çocuğumun perîşan olmasından korkmasaydım, Muhammed’i öldürmek için Medîne’ye giderdim”dedi. Bunun üzerine