Kalb Âleminin Şaşılacak Hâlleri Kalb âleminin şaşılacak hâllerinin sonu yoktur. Üstünlüğü de şaşılacak hâllerinin, her şeydekinden daha çok olmasındadır. Çok insanlar bundan gafildirler [habersizdirler]. Üstünlüğü iki sebebledir: Birincisi ilim, ikincisi kudrettir. İlim sebebiyle üstünlüğü iki tabakadır: Birini herkes bilebilir. Diğeri ise, daha örtülüdür, herkes anlayamaz. Bu, öncekinden üstündür. Zahiri olan bütün ilimleri ve san’atları bilmesidir.
Şehveti, Gazabı, Bedeni, Duygu Organlarını, Aklı ve Kalbi Doğru Yolda Kullanmak Bundan önceki anlattıklarımızdan, şehvet ve gazabın, yemek – içmek ve bedeni korumak için yaratıldığı anlaşıldı. Demek ki, her ikisi de bedene hizmet ediyorlar. Yemek ve içmek, bedenin yemidir, gıdasıdır. Beden duygulara hamal olarak yaratılmıştır. O hâlde beden, hislere [duygulara] hizmet ediyor. Duygular ise, aklın
Kalb Askerinin Bilinmesi Kalbin askerlerini uzun uzun anlatmak çok sürer. Maksadı bir misal ile sana bildireyim: Beden bir şehre benzer. El, ayak ve azalar şehrin san’at erbabı gibidir. Şehvet, maliye müdürü gibidir. Gazab, şehrin emniyet âmiri gibidir. Kalb, bu şehrin padişahıdır. Akıl ise padişahın veziridir. Padişahın bunların hepsine ihtiyacı vardır. Memleketin idaresi ancak bunlarla
İnsanın Bedene İhtiyacı Beden, kalbin ülkesidir. Bu ülkede kalbin çeşit çeşit askerleri vardır. Ayet-i kerimede, «Senin Rabbinin askerlerini, O’ndan başkası bilmez» (1), buyuruldu. Kalb âhiret için yaratılmıştır. Onun işi, saadeti [mutluluğu] aramaktır. Allahü Teâlâ’yı tanımak, bilmek ise, Allahü Teâlâ’nın yarattıklarını bilmekle ele geçer. Bu da bütün âlemdir. Alemdeki acayip şeyleri tanımak, ona hisler [duygular] yoluyla
Kalbin Hakikatini Bilmek Varlığı bilinmeyince, kalbin hakikati anlaşılamaz. O hâlde hakikatinin ne olduğunu, sonra askerini, sonra bu asker ile olan bağlılığını, sonra sıfatlarını bilmek lâzımdır. Sıfatları bilinirse, Allahü Teâlâ’nın bilinmesinin nasıl hâsıl olduğu, kendi saadetine nasıl ulaştığı bilinir. Bunların her birine ayrı ayrı işaret edeceğiz. Kalbin varlığı aşikârdır. Zira, insanın kendi varlığında şüphesi yoktur. İnsanın