Kelime -i Tevhid’in Fazileti La İlahe İllallah “Allah’tan başka ilah yoktur.” anlamına gelir. Bu cümlenin ifade ettiği mana İslam’ın temel ilkesini oluşturur. Hz. Peygamber (s.a.s.), “Kıyamet gününde benim şefaatim sayesinde en mutlu olacak insan, kalbinden içtenlikle, Lâ ilâhe illallah diyendir” (Buhârî, İlim, 33; Rikâk 51) buyurmuştur.
Tasavvuf Güzel Ahlâktır Ahlâk Arapça’da “seciye, tabiat, huy” gibi mânâlara gelen hulk veya huluk kelimesinin çoğuludur. İnsanın fiziksel yapısı için halk manevi yapısı olan huyu kastedilince hulk kelimesi kullanılır. Tasavvuf literatürüne baktığımız da ise birçok mutasavvıfın tasavvufun tanımını ahlâk ile ilişkilendirilmiş oldukları, sûfîlerin yapmış oldukları tanımlardan anlaşılmaktadır. Nitekim ilk dönem zâhid sûfîlerinden Ebû Muhammed-i Cerîrî’nin (ö. 311/923)
Tasavvuf İlminde Nefsin Yeri Tasavvufun aklî bir ilim olmayıp aksine tecrübî, yani yaşandıkça tadılan ve idrâk edilen bir ilim olması sebebiyle tarifleri de çeşitli olmuştur. Her sûfî, içinde bulunduğu hale göre, tasavvufun tarifini yapmıştır. Bu tanımların iki bini geçtiği söylenmiş olmakla birlikte, mutasavvıfların sayısınca olduğunu savunanlar da olmuştur. Yapılan bu tanımların çeşitliliği önemli ölçüde tanımı yapan sûfinin o anki mânevi
TASAVVUFUN MEVZUU Tasavvufun mevzuu, keşf ve müşahede yoluyla; belki, vecd ve vicdan yoluyla; Zât, ilâhî Sıfatlar, oluşlar, tecelliler; Allah’ın isim ve filleridir. Kâinatın Efendisi, vârisleri olan hakikî âlimlere iki çeşit miras bırakmışlardır: Bir zâhir ilmi, diğeri bâtın ilmidir. Zâhir ilmi, o faydalı ilimdir ki, üstün Sahâbiler, onu en yüce Peygamber’in söz ve davranışlarından almışlardır. Tâbiler zümresi, müçtehidler
TASAVVUFUN GAYESİ Tasavvufun gayesi, kötü ahlâk ve maddî-mânevî düşük vasıflardan arınmak; iyi ahlâk ve üstün vasıflarla donanmaktır. Şöyle ki: «Ben üstün ahlâk değerlerini tamamlamak için gönderildim» meâlindeki hadisin işaretlerinden, en üstün Peygamberin gönderilişi ve peygamberliğindeki gayenin, yüksek ahlâkı tamamlamak olduğu anlaşılmış oluyor.