Ölümün Duyurulması
Ölümün Duyurulması
Son nefesini vermiş olan Müslümana yapılacak ilk hizmet, “İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciün” dedikten sonra durumun derhal yakınlarına, komşulara ve ilgili mercilere bildirilmesidir. Ölüm olayı gerçekleştikten sonra bunu, çevreye ve ölünün sevenlerine, ev sahiplerine, cenazenin çabuk kaldırılmasını, namazın kalabalık bir topluluk tarafından kılınmasını sağlamak ve insanlara ölümü hatırlatması açısından duyurulmasında bir sakınca yoktur. Hanefî ve Şâfiî mezheplerine göre aşırı olmadıkça müstehaptır.
Ölümün duyurulması, cemaat camiden çıkarken yapılabileceği gibi, belediye hoparlörü veya tellal vasıtasıyla ilan etmek, gazetelerde sade ve kısa ifadelerle duyurmak da meşrudur.
Câhiliye devrinde, önemli biri vefat edince, kabilelere bir haberci gönderilir, bu haberci, “Filan öldü, Arap mahvoldu” diye bağırır, bunu işitenler de vaveyla kopararak ağlardı. Hz. Peygamber [sallallahu aleyhi vesellem], bunu yasaklamış, usulü dairesinde, sükunet içinde ölüm haberinin eş, dost ve salih müminlere duyurulmasını tasvip buyurmuştur. Bizzat kendileri, Necâşî’nin vefatını, Müte Savaşı’nda Zeyd b. Hârise, Cafer-i Tayyâr ve Abdullah b. Revâha’nın şahadetlerini haber vermiştir.