Asırlık Teslimiyet Abidesi Hz. ESMA R.a.
Asırlık Teslimiyet Abidesi Hz. ESMA R.a.
Allah Rasulü’nün dostu, hicret arkadaşı Hz. Ebu Bekr Sıddık R.A., yüzü nur gibi, alnı parlak, çehresi tebessümle donanmış bir halde eve geldi. Kendisini böylesine mutlu kılan müjdeyi şimdi ailesiyle paylaşıyordu. Muhammedü’l-Emin, Alemlerin Rabbi’nin son elçisi seçilmiş, kendisi de ona tabi olmuştu.
İki Kemer Sahibi
Kızı Esma henüz ondört yaşında babası gibi ilk müslümanlar arasına katılmıştı. Babasının en yakın dostu Rasul-i Ekrem A.S. ile artık sık sık karşılaşıyordu. Çünkü Allah Rasulü, Hz. Ebu Bekr R.A.’ın evini kendi evi, dinlenip huzur bulduğu bir liman olarak görüyordu. Bu sebeple Hz. Esma R.A., İslâm’ın esaslarını bizzat O’ndan duydu ve öğrendi.
İslâm’a davet, çok çetin geçecek ilk dönemini yaşamaya başlamıştı. Müminler bazen gizlenip saklanarak, bazen yer değiştirerek, bazen de çeşitli eziyet ve işkencelere maruz kalarak Allah’ın dinini yaşamaya ve tebliğ etmeye çalışıyordu. Nihayet, Mekkeli müşriklerin baskıları ve zulümleri çekilmez boyutlara ulaşınca, Allah Tealâ hicrete müsaade buyurdu.
Şimdi Hz. Esma R.A., hicret etmeye karar veren Hz. Peygamber A.S. ve babasının hazırlıklarına yardım ederken tarihi bir ana şahit oluyordu. Bu esnada yol azığı olarak hazırlanan yiyecekleri ve su kabının ağzını bağlamak için bir ip bulamıyorlardı. Vakit kaybetmemek için hemen belindeki çok sevdiği kuşağı koparıp, yarısı ile su kabını diğer yarısı ile de yiyecek kabının ağzını bağlayıverdi. Bunu gören Rasulullah A.S.:
– Ya Esma, sana Allah cennette iki kuşak verecek, buyurarak bu çabasının mükâfatını müjdelediler.
Bu büyük günden sonra Ebu Bekr’in kızı Esma R.A., “Zatü’n Nitakayn” yani “iki kemer sahibi” olarak tanındı.
Müslümanlar arasında sadece o, Allah’ın ve meleklerin şahit olduğu bir günde, Allah Rasulü ve babasıyla vedalaşan kişi olma şerefine eriyordu. Tabii tekrar Medine’de buluşma ümidiyle… Hicret esnasında ise Rasulullah A.S. ve babası Sevr Mağarası’nda kaldıkları sürede yiyecek içecek götürmüştü.
Yaşını Aşan Cesaret
Efendimiz A.S. ve Ebu Bekr R.A. Sevr Mağarası’na gittikten hemen sonra, Mekkeli müşrikler onları aramaya başladılar. Hz. Ebu Bekr’in evine geldiler. Kapıyı kin ve nefretle yumrukluyorlardı. Hz. Esma kapıyı açtı. Karşısında gözü dönmüş bir grup müşrik ve başlarında Ebu Cehil vardı. Ebu Cehil’in asık suratı onu şaşırtmamıştı. Ne kin kusan bakışı, ne de tehditkâr sesi onu yıldırabilirdi. Ebu Cehil bağırarak “Ebu Bekr’in kızı! Baban nerede?” dedi. O ise, “Bilmiyorum!” diye cevap verdi. Bunun üzerine Ebu Cehil öyle bir tokat vurdu ki, Hz. Esma’nın kulağından küpesi fırladı.
Maruz kaldığı şiddete rağmen bu sırrı saklaması ve genç yaşına rağmen kararlılığı, sağlam şahsiyetinin, sarsılmaz imanının göstergesiydi.
Hz. Esma onların bulunmamaları için Allah’a yalvarıyordu. Gece olunca da biraz yiyecek ve içecek alarak tekrar Sevr Mağarası’nın yolunu tuttu. Mekke’den topladığı haberleri de iletti. Bir kaç gün sonra korkulu günler geride kaldı. Rasulullah A.S. ve babasının Medine’ye vardıkları haberi gelmişti.
Peygamber Efendimiz Medine’ye yerleştikten bir süre sonra, ailesini Mekke’den getirmek için adam yollamıştı. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekr R.A. da oğlu Abdullah’a bir mektup yazarak Medine’ye gelmelerini istedi. Rasulullah A.S. Efendimiz, Hz. Esma’nın Hicret sırasında yaptığı fedakârlığı takdirle karşılamıştı. Bu yüzden onu “havarim” diye methettiği Hz. Zübeyr R.A. ile evlendirdi.
Her Haliyle Örnek Şahsiyet
Babası Rasulullah’ın en sevgili arkadaşı, kız kardeşi Rasulullah’ın hanımı, kendisi Efendimiz’in baldızı ve en seçkin sahabilerden birinin hanımı iken, annesi İslâm saflarının dışında biri idi. Müslüman olmadığı için de Hz. Ebu Bekr ondan ayrılmıştı. Bir gün annesi elinde hediyelerle birlikte kızını ziyarete geldi. Hz. Esma annesini eve kabul etmediği gibi, hediyeleri almakta da tereddüt etti. Bunun üzerine kardeşi Hz. Aişe R.A.’a birini göndererek Efendimiz A.S’a bu durumu sordurdu. Rasulullah A.S.:
– Esma’ya söyleyin annesini içeriye alsın, getirdiği hediyeleri kabul etsin, cevabını verdi.
Hz. Esma Allah Rasulü’nün bu sözlerine uydu ve annesine hizmette kusur etmedi.
Hz. Esma R.A. babası gibi çok cömertti. Kardeşi Hz. Aişe R.A. biriktirip dağıtırdı. O ise eline ne geçerse hemen sadaka olarak verirdi. Diğer taraftan, cömert olduğu kadar kanaatkâr bir hanımdı. Hz. Zübeyr b. Avvam R.A. bütün ömrünü savaşlarda geçirdiği için pek malı olmamıştı. Hz. Peygamber A.S. onlara Medine’ye oldukça uzak bir yerde bahçe vermişti. Hz. Esma oradan başının üzerinde hurmaları taşıyarak evine getirirdi. Sonraları babası ona bir hizmetçi vermiştir.
Medine’yi Sevince Boğan Anne
Hicret’in üzerinden iki yıl geçmesine rağmen müslümanlar arasında yeni bir doğum olmamıştı. Bunu gören yahudiler ve münafıklar, müslümanların moralini bozmak için “Biz müslümanlara büyü yaptık. Onların çocukları olmaz” demeye başladılar.
Nihayet Hz. Esma Hicret’in ikinci yılında doğum yapınca, bu olay Medine’de büyük bir sevinç kaynağı oldu. Bebeğin adını Abdullah koydular. Allah Rasulü, bu bebek getirilip kucağına konulunca ağzında çiğnediği hurmayı onun ağzına koydu. Abdullah yedi-sekiz yaşlarındayken, Hz. Peygamber A.S.’a biat etmek için giden birkaç çocuktan biriydi. Giden grupta herkesten önce o davrandı. Bunun üzerine Hz. Peygamber A.S. tebessüm ederek “babasının oğlu…” buyurdular.
Takva ve Mihnet Dolu Asırlık Ömür
Hz. Esma uzun hayatı boyunca Rasulullah’ın emirlerine büyük bir titizlikle itaat etti. Bir gün Peygamber Efendimiz Hz. Aişe’nin yanına geldiğinde o da oradaydı ve üzerinde ince bir elbise vardı. Peygamberimiz ona:
– Ey Esma! Genç kızın, büluğa erdikten sonra (kendi yüzüne ve ellerine işaret ederek) şunun ve şunun dışındaki yerlerini göstermesi caiz değildir, dedi.
Yıllar sonra hayli yaşlıyken oğlu Münzir ona Irak’tan ince ve değerli bir kumaş getirince eliyle yokladı ve “bunu geri götür” diyerek kabul etmedi. Sebebini soran oğluna şu cevabı verdi: “İki gözüm oğlum! Bunlar gerçi altını göstermez ama vücut hatlarını belli eder.” Bunun üzerine oğlu bu kumaşın yerine kalın bir kumaş getirmişti.
Hz. Esma R.A.’ın en sevdiği oğlu Abdullah R.A. Yezid’in vefatından sonra müslümanların pek çoğunun biat etmesiyle halifeliğini ilan etmişti. Hicaz bölgesinin yanı sıra Yemen, Irak, Mısır ve Horasan gibi uzak yerlerdeki müslümanlar da kendisini bu vazifeye layık görüp biat ettiler. Abdullah R.A. birkaç yıl adaletle halifelik görevini yerine getirdi. Fakat hicrî 72 yılında Haccac komutasındaki muhalif Emevî ordusu Abdullah’ın üzerine yürüdü. Haccac, Ebu Kubeys Dağı’na mancınık kurdurarak Kâbe’yi taşa tuttu. Abdullah R.A. şehit edildi. Haccac Abdullah’ın mübarek vücudunu Mekke’de bir ağaca asarak günlerce teşhir etti. Bir ara oradan geçen Hz. Esma, oğlunun olduğu yere gelince, “Bu hatip halâ kürsüden inmeyecek mi? Daha ne vakte dek bu lisanla konuşmaya devam edecek?” dedi. Hz. Esma R.A.’ın bu yürek yakan sözlerinden sonra bu çirkin davranışa son verilmiş, ceset asılı olduğu yerden indirilmişti.
Sayısız olay ve zulüm yaşayan, “İki kemer Sahibi”, İslâm’ın ilk kızı Hz. Esma binti Ebu Bekr, tam bir asırlık ömrü boyunca Efendimiz A.S.’ın izinden hiç ayrılmadı. Ve o ruhla Allah’tan başkasına asla baş eğmedi. Babası Ebu Bekr Sıddîk gibi sadakati, cömertliği, kanaatkârlığıyla müslüman kadın kimliğinin en güzide temsilcilerinden biri olarak gönüllerimizde yerini aldı.
Fatma Nur Kayrak – Semekand Dergisi